GüncelManşet

Gerilla: Ateş, toprak ve silah…

Gerillaya, savaşa ve silaha dair bilgilerim hep kitaplardan, anlatımlardan ya da izlediğim görüntülerden, filmlerden ibaretti. İnsanın hayal gücü o kadar sınırsız ve derin ki her şeyi düşünebiliyor, tasarlıyor, kıyaslıyor ve çok yoğun bir düşünsel süreci beyninde geliştirebiliyor.

Ben de öyle yapmıştım.

Bir ton düşünce, hayal ve çelişkiler kurdum düşünsel dünyamda. Zor bir karar mıydı? Evet, çok zordu. Çünkü onlarca yılın vermiş olduğu alışkanlıklar, yerleşik hayatın rahatlığı ve mülkiyet ilişkilerinden ayrılamamak-kopamamak…

İşte bunlar insanı zincirliyor sisteme. Teoride sistemden kopmam gerektiğini çok iyi biliyordum. Fakat gemileri, köprüleri yakmaktan korkuyordum. İç çelişkilerimin bu konudaki mücadelesi nihayet bir sonuca ulaşmıştı ve ben sistemle olan bütün ilişkilerimi kesip; ateş, toprak ve silahı tercih ettim.

Bu kararı almamda önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya’nın teorisi ve pratiği esastır. Her anmada, her etkinlikte, hatta onun resminin olduğu her alanda o ışıldayan gözlerine bakmaktan kendimi alamıyordum. Sanki her seferinde bana “yapılması gerekeni biliyorsun, çok konuşmak benim teorimi savunmak değil pratikte ne yapıyorsun?” diye soruyordu. Daha sonra yaptıklarımın yetersiz olduğunu daha fazla sorumluluk almam gerektiğini fark ediyordum.

Evet, İbrahim yoldaş her anlamda fark yaratmıştır. Onda söylediklerinde, teorisinde, yaşamında kesinlikle zerre kadar tutarsızlık yoktur. Aksine baştan sona bir derinlik bir diyalektik ve tutarlılık vardır. Bugün gerilla alanında işte tam da bunu yaratmaya çalışıyoruz. Sözün ve eylemin birliğini, teori ve pratiğin diyalektik bağını yani tutarlı olmayı…

Gelin, bu süreci omuz omuza birlikte örgütleyelim!

Gelin savaşı birlikte büyütelim!

 

Bir gerilla

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu