DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | PARAMAZ!

Er ya da geç saraylar yıkılır, taçlar devrilir. Her yer Paramaz ve her Poyraz Deniz olur.

20 devrimci militanın darağacına çekiliş tarihidir 15 Haziran 1915. Paranın ve korkunun egemen olduğu bir dünyada Türkçülüğün ve Turancılığın hüküm sürdüğü bir coğrafyada Hınçak militanı 20 Ermeni devrimci, son nefeslerini korkusuzca darağaçlarında verdi.

Paramaz’ın (Madteos Sarkisyan) yiğit sesiydi gecenin karanlığını parçalayan. “Yoldaşlar! Yiğitçe, başımız dik gideceğiz ölüme!” Cellatlar korktu. Karanlık sindi 20 Ermeni devrimcinin önünde.

Kimdi bu yiğit ve bir o kadar da cüretli insanlar? Neyi amaçladılar? Ne istediler? Bu karanlık ve kötülük dolu dünyada neye itiraz ettiler? Kime karşı durdular? Neden cellatların ve karanlığın önünde eğilip diz çökmediler?

Dara çekilirken “Biz 20’leri asıyorsunuz, ama arkamızdan 20 binler gelecek”, “Siz sadece bizim vücudumuzu yok edebilirsiniz fakat inandığımız fikirleri asla” diyerek ağır bedeller ödeme pahasına özgürlük özlemlerini dile getirdiler. İnanç ve kararlılığın korkusuz sesi oldular.

Politik kimlik ve devrimci duruşlarından dolayı dara çekilen 20 Ermeni devrimci, anılmayı ve önlerinde saygıyla eğilmeyi hak edecek kadar değerli işler yaptılar.

Dara çekilirken sadece dizginsiz katilleri utandırmadılar aynı zamanda hafıza katillerini ve devrimci tarihi kendileriyle başlatan sahte İttihatçı ve cumhuriyetçi Türk solcularını da utandırıp, yarı-aydın cehaletleri içinde boğdular. Sosyalist hareketi hafızasız, devrimci mücadeleyi tecrübesiz bırakmak isteyenleri, her şeyi kendileriyle başlatıp kendileriyle tanımlamaya çalışanları utanç duvarına çivilediler.

Devletin inkar ve imhası yetmezmiş gibi sahte solcuların inkarı ve Ermeni devrimci hareketini görmezden gelip yok saymaları devrimci mücadelenin üstünde ağır bir bulut gibi yıllarca dolaştı. Oysa tarihsel gerçekliğin bilgisi, mücadelenin gelişimi ve yönünü doğru belirlemesi açısından önemli bir rol oynar. İttihatçı-Türk solcuları, devrimci hareketi tarihsel birikimden mahrum bırakmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.

Ermeni halkı henüz Paramaz ve arkadaşlarının yasını tutamadan, daha büyük acı ve çileyle karşılaştı. Yıllarca düşünülüp uygulamak için fırsat ve uygun zamanı kollayan İttihat-Terakki faşistleri, binlerce yıldır Ermeni-Rum-Süryani-Keldani halkın yaşadığı toprakları zorla Türkleştirme ve homojenleştirme kararını uyguladı. Ölüm yolculuklarına zorlanan halkın yaşadığı kadim topraklar adeta ölüm tarlalarına çevrildi. Sadece topraklar değil vicdanlar, zihinler ve duygular da çölleştirildi.

Soykırım sadece mazlum ve savunmasız halkların kıyım ve kırımı değildir. Biriktirilip yaratılan uygarlıkların yıkımı ve sahipsiz bırakılmasıdır. Kazanılan hakların, elde edilen özgürlük fikirlerinin ve mücadele tecrübesinin de kesintiye uğratılmasıdır. Hafıza katillerinin devreye girerek tarihe ve geçmişe ait ne varsa silip ortadan kaldırmasıdır. Bilim-felsefe-sanat-edebiyat-zanaat ve sanatın silinerek kesintiye uğratılmasıdır.

Devrimci fikir ve birikimin kurutulmasıdır. Yerine Türkçülüğün ve Turancılığın kara harflerinin yazılmasıdır.

Eğer Ermeni Soykırımı ve mücadelesi meselesinde zihin açıklığı olsaydı bugün Kürt ulusal özgürlük meselesinde de doğru ve devrimci bir tutum alınırdı. Ermeni Soykırımı üzerine gerçek bilgiye sahip olunmadığı, Ermeni devrimci meselesine doğru yaklaşım olmadığı için Kürt ulusal özgürlük meselesinde de inkar ve görmezlikten gelme bu denli etkili oldu. Şovenizm ve reformcu solculuk hak etmediği kadar yer edindi.

Ermeni soykırım ve mücadelesine şaşı bakanın ve sorunlar karşısında kekeme olanın dili Kürt ulusal özgürlük meselesinde de hakikatin dili olamaz.

Paramazların sesi karanlığın en koyu anını parçaladı. Bugünün Denizlerine güç ve kararlılık verdi. Paramazların özgürlük rüzgarıydı Denizlerden Deniz”e esen. Hrant’ın toprağa düşen özgürlük düşüydü Deniz Poyrazlara ilham veren.

Karanlığın ve korkunun sahipleri bilsin ki, halklar yenilmez. Onlar yenilmez irade, tükenmeyen Denizdirler. Ne namert pusular ne de idam sehpaları ne de işkence tezgahları tüketebilir halkların evlatlarını. Bir Kürt ananın çığlığında “Bir giden bin gelen” Deniz olurlar. İdam sehpalarında Paramaz olurlar. Kalleş pusularda Deniz Poyraz olurlar. Halkların özgürlük hayalinde devrimci olurlar.

Ülkemizin zeytin ağaçları kadar yeşil, pamuk tarlaları kadar çok, buğday taneleri kadar canlı, davaları kadar büyüktür yürekleri. Savunuları pak ve aydınlıktır. Yüreksizlerin silaha, cellatların idam sehpalarına sarılması duydukları korkularındandır.

Er ya da geç saraylar yıkılır, taçlar devrilir. Her yer Paramaz ve her Poyraz Deniz olur.

(Yeni Özgür Politika.21 Haziran 2021)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu